logo

22 Şubat 2017

AHL TERÖR SALDIRISININ ŞOK DETAYLARI!

ahl_saldiri

Atatürk Havalimanı’nda 28 Haziran 2016’da terör örgütü DEAŞ tarafından gerçekleştirilen ve 45 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıya ilişkin hazırlanan 257 sayfalık iddianamenin detayları insanın kanını donduracak nitelikteydi.

25 yaşında olan şüphelilerden Ali Mostafa Ali Marzouk, savcılıkta alınan ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek, İletişim Fakültesi mezunu olduğunu , annesi ve babasının ve kendinin Mısır’da oturduğunu anlattı.

Marzouk, “DEAŞ’ın kendi üyelerinin yanı sıra insanlara zulmüne şahit oldum. Bu nedenle açıkçası pişman oldum” dedi.

“MÜSLÜMANLARA ZULÜMDEN ETKİLENDİM”

Marzouk, duyanların kanını donduran ve adeta şoke eden nitelikteki ifadesinin devamında şunları söyledi:

“Ebu Turab El Masri ile Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde tanıştım. Bu kişi çatışma bölgesinde bulunan bir kişiydi. Ben bu kişi vasıtasıyla cihat yapmak üzere 2016 yılı Mayıs ayında Türkiye’ye geldim. Sosyal paylaşım sitelerinde Müslümanların gördüğü eziyetlere ilişkin sürekli olarak görüntüler yayınlanıyordu. Bundan etkilendim. Türkiye’ye geldim.

Havalimanından Türkiye’ye geldiğimde kimse beni karşılamadı. Ben kendim Taksim’e gittim. Orada bir otelde kaldım. Cebimde 400 dolar vardı. Taksim’de bir otele tesadüfen gittim, orada bir simkart aldım ve o hat ile Ebu Turab El Masri ile telegram üzerinden görüştüm. Kendisine Taksim’de otelde olduğumu söyledim. O da bana ‘Otel de bekle biz sana ulaşacağız’ dedi. Bu sırada ailem de Mısır’da olmadığımı anlayınca beni aradı. Ben de Türkiye’de olduğumu söyledim. Beni alacaklarını söylediler. Ben de Ebu Turab’a söyledim. ‘Eğer beni almazsanız annem ve babam beni alacaklar’ dedim. Taksim’den satın aldığım hat 05… numaralı telefon hattıdır. Bu telefondan beni Türk telefonundan bir şahıs aradı. Ancak Suriye’den aranıyordum.

Kendisini sınır idaresinden biri olarak tanıttı. Sınır idaresi demek Türkiye’den gelen yabancıları çatışma bölgesine nakletmekle görevli şahıstır. Ebi Turab El Masri aracılığıyla beni aradığını söyledi. Otelde beklememi söyledi. Beni tekrar arayacağını söyledi. 1 gün sonra kendisini Cezayir’li Abdullah olarak bildiğim (şüpheli Djamel SLIMANI) şahıs benimle telegram ile irtibat kurup mesaj attı.

Kendisinin sınır idaresi aracılığıyla aradığını ileterek nerede olduğumu sordu. Taksim’de otelde olduğumu söyledim. Taksim’den Aksaray metrosuna gelmemi söyledi. Aksaray metrosunun olduğu yerin fotoğrafını bana gönderdi ve ben de Aksaray metrosuna gidip Djamel’i buldum. Biraz yürüdükten sonra bir başka şahıs da Djamel’i bekliyordu. Onu da yanımıza aldık. Onu tanımıyorum ancak Danimarka vatandaşı olduğunu öğrendim ve ingilizce konuşuyordu. Aksaray’da metro durağına yakın bir eve hep birlikte gittik. Gittiğimiz evde Suriye’ye gitmek için Fas ve Tunus uyruklu şahıslar vardı. Yaklaşık 1 ay bu evde kaldım.”

ahl_teror_saldirisi

“DEAŞ’IN İNSANLARA ZULMÜNE ŞAHİT OLDUM”

Suriye’ye gittiklerini anlatan şüpheli Marzouk “Geri dönmek istiyordum. Pişman olmuştum. Yaklaşık Suriye ve Irak’da 2 ay kaldım. Musul’da bulunan akrabalarıma gittim. Annem ve babamlar onlarla iletişim halindeydi. Oradan bir kaçakçı ayarladılar ve ben Türkiye’ye giriş yaptım. İstanbul’a geldikten 2 hafta sonra da kaldığım evde yakalandım. DEAŞ’ın kendi üyelerinin olmak üzere insanlara zulmüne şahit oldum. Bu nedenle açıkçası pişman oldum. Kendi anne ve babamız olmak üzere bile herkesi kafir olarak görmemizi istiyorlardı. Bütün dünya kafir sadece DEAŞ üyeleri Müslüman gibi bir intiba çiziyorlardı. Oradaki insanları köle olarak görüyorlardı. Oradaki emirler hırsız ve yalancıydı. Geri dönmek isteyen olursa önce sorguya alınır sonra da öldürerek infaz ederlerdi. Ben medya ofisinde olduğumdan çatışmaya girmedim. Gelen haberleri dizayn edip örgütün haber kanallarında yayınlanmasını sağlıyordum. Ben montaj kısmındaydım. Bize gelen bilgiler Amar isimli haber ajansından gelirdi. Biz Suriye’ye vardığımız gün Abu Amar isimli kişi Djamel ile (Cezayirli Abdullah) telegram üzerinden görüştü. Sizinkileri aldım dedi. Bu sırada Havalimanı patlaması ile ilgili konuşmalar da oldu. Bu şekilde havalimanı patlamasında haberim oldu. Havalimanında kendini patlatan Dağıstanlılar ayrı bir evde kalırdı. Bunların da sorumluluklarını Djamel Slimani üstlenmişti. Oradaki DEAŞ mensubu kişiler havalimanı patlamasını DEAŞ’in yaptığına ihtimal vermiyordu. Ben oraya gittiğim için pişmanım. Gerçeği gördüğüm için şu an seviniyorum. Halen Türkiye’de bu işlerle ilgilenen kişiler var. Ancak benim şu an onlarla bir bağlantım yoktur” diye konuştu.

Share
#

SENDE YORUM YAZ

2+1 = ?